Çarşamba, Ocak 28, 2009

Roman

Haberi yeni okudum. Okudugum anda sinirden elim ayagim bosandi. Denizlispor yonetimi Roman Kratochvil'i ve Tomas Abraham'i "yeni yabanci transferlere kontenjan acmak" amaciyla gonderecegini duyurmus. Bu nasil bir transfer anlayisidir anlamiyorum. Yerine kimi getireceksiniz de takima 8 yildir hizmet etmis, 166 macta 33 gol atmis, istikrar abidesi, kisiligiyle ornek olan bir adami gondermeyi dusunebiliyorsunuz? Su takima Koksal'lardan beri Ali Yalcin'lardan beri Doktor Kemal'lerden beri kim 8 sene araliksiz hizmet edebildi, kim takima abilik yapti?

Profesyonel futbol ligi olusturma kanunuyla 1966-67 doneminde ortaya cikan 10'larca sehir takimindan biri Denizlispor. Bir-ikisi disinda hepsinin kaderi ayni. Oyuncu bul, yetistir, sat, borc ode... Kume dus, biraz surun, sonra tekrar yuksel... Roman, 66 dogumlu bu takimin akranlarindan bir nebze ayrilmasini sagliyordu. Belki ilk defa bir sehir takimiyla oyuncusu bu kadar birbiriyle ozdeslesmisti. Takimin bayrak adamiydi, ekonomik krize ragmen takimini satmadi hic. 40 yillik Denizlili gibi Migros'ta kasa kuyrugunda bizimle muhabbet ederdi esi ve iki cocuguyla.

Takim ligden dusse bu kadar uzulemezdim, buna eminim.

Pazartesi, Ocak 26, 2009

Hava alani

Hava alanlarini cok seviyorum. Milyar dolarlik tesisler olmalarina ragmen icinde bir tane bile elektrik prizi olmasa da seviyorum. Inis yapan her ucaktan vergi alarak gunde milyor dolar para kazanmalarina karsin, iki kurusluk elektrik sarfiyatina kafayi takmalarina ragmen seviyorum.

Elektrik supurgeleri ve temizlik araclari icin dusunulmus toprakli prizlerin etrafindaki 10 metre capindaki alan icinde tek bir oturma araci olmamasina ragmen seviyorum.

Laptop'in sarji olmadigindan MBA finaline calisamadim, 6 saat boyunca zağar gibi gezindim durdum Zurich havaalaninda lan.

Perşembe, Ocak 22, 2009

Olan Biten

Blog naber? Iyilik benden de, saolasin. Konserden geldim, ayagimin tozuyla biseyler yazayim dedim, iyi yapmisim di mi.

Guzel konserdi. Ahmet Oasis ve arkadaslarinin grubunu da gordum, gormedim demem artik. 2 gun onceki Dusseldorf konseri Liam Gallagher'in saglik sorunlari sebebiyle iptal oldugu icin, ertelenir mi ertelenmez mi kuskusu vardi ama, adamlar cikti tas gibi icra etti islerini.
Genelde son album Dig Out Your Soul'dan caldiklari icin, dersine calismamis ogrenci gibi kaldim sarkilarda. Don't Look Back in Anger'i bis'ten sonra, akustik versiyonuyla caldilar. Iyiydi gayet.

Heineken Music Hall acayip konserler var bu aylarda. Kaiser Chiefs'i Istanbul'da olacagim icin kaciriyorum. The Killers da sold-out vaziyette. Amma velakin Mart 12'de bir konser var ki... Judas Priest - Megadeth - Testament bir arada. 3'u bir arada evet, korkunc!

Onun disinda, MBA'de bu donemki tek ders icin haftasonu Turkiye'ye donuyorum. Sinava girip geri donucem. Tarihin en pahali dersi olacak benim icin.
3 aydan beri oksurmekteydim, son 2 haftada korkunc bir gogus agrisi da buna eslik etmekteydi. Sanirim toptan gecti ikisi de. Umarim yani. 3 ay sonunda oksurmek dogal bir is olmus benim icin. Oksurmemeye alismaya calisiyorum.
Sabah 9'da ISCW sinavim var. 8 saatte uyuyup, uyanip sinav merkezindeki bilgisayara ulasmam lazim. ISCW'den sonra biraz daha disimi sikip, Subat'taki field trip'e kadar ONT'yi de almaya kasicam. Bu sekilde CCNP olup basim goge erecek diye dusunuyorum.

Pazartesi, Ocak 12, 2009

Oasis - 21 Ocak

"So Sally can wait, she knows its too late as we're walking on by
Her soul slides away, but don't look back in anger i heard you say"


Biletimizi aldik, beklemeye koyulduk...

Pazar, Ocak 11, 2009

iPod'la Last.fm'i Baristirmak

iPod'unu mu seviyosun yoksa Last.fm'i mi diye sorsalar heralde mavi ekran verir ve cevap veremedigimden oturup aglamaya baslardim. Muzik dinlemeye obsesif bir sekilde bagli herhangi bir insanin cevap vermek istemeyecegi bir soru cunku bu.

Bir yili askindir 6. nesil iPod Classic kullanmaktayim. Kullanmaya basladigimdan beri iTunes'dan nefret edip freeware yazilimlara yonelmis durumdayim, misal SharePod (bunu yazan adama da ayri bir blog yazisi ithaf etmek lazim).

Neyse, gunde iPod'la dinledigim sarki sayisi yer yer 100'e ulastigi icin, dinledigim sarkilari Last.fm'e skroplamak (bu kelimeden nefret ediyorum ama kullaniyorum da) gayet muhim bir hal aldi. Last.fm ne kadar latif bir uygulama olursa olsun iPod'dan Last.fm'e playcount gonderme konusunda basarisiz bence. En azindan bu amacla yazdiklari iSproggler plug-in'ini iyi tanitamiyorlar ve kolay ulasilabilir hale getirmiyorlar. Ya da ben iyi arastiramadim.

Gittim ben de ne yaptim, freeware bir yazilim buldum. Adi LastPod. Buradan indirip kurabildiginiz minik bir Java uygulamasi. Kurulum diye bir sorunu yok, iPod'unuzu takip .bat dosyasini calistiriyorsunuz. Ilk kullanista iTunesDB'nin file path'i, Last.fm kullanici bilgileriniz gibi bilgileri update ettikten sonra tek tusla dinlemis oldugunuz sarkilari Last.fm veritabaniniza gonderiyosunuz.

Ancak bu islemden sonra iTunes'e girip sync etmeniz lazim ki, iPod'da son dinlediginiz sarkilarin listesi sifirlansin.

Cuma, Ocak 09, 2009

Ziyaretci Sayisi

Bu sabah blog'a her blog'ta (bu kelimeyi arka arkaya yazinca tiksinme geliyor) olmasi gereken bir seyi, ziyaretci sayacini ekledim.

Ve dogal olarak siteyi 3 yildan beri 1 kisinin ziyaret ettigini soyledi ilk once.

Uzuldum lan.


Sonra siteyi refresh ederek counter'i bir nebze arttirdim, ama sonra dogru olanin, blog'a yazi yazarak isi oluruna birakmak oldugunu farkettim.


Su counter'i 100'e cikartiyim, yazmaya basliyacam. Valla.

Hevesi Gelmeyen Adam

Asağıdaki yazıyı göndereli 2.5 sene olmus neredeyse. Yazı yazmanın aklıma geldiği yerde, yani yurtdışında bir hevesle yazmıştım diye hatırlıyorum. Antwerp'te Arass Hotel'in köri sosu kokulu odalarından birindeydim hatta.

Şimdi yine yurtdışında, yine aynı heves tuttu yakaladı. Ama bu sefer iyi direndim. Çeşitli bahaneler ve goygoylar sonucu 1-2 yıl erteledim blog tutmayı. En son bahanem, "şimdi bir blog yazacaksam o blogun güzel bir banner'i olması lazım" şeklindeydi. Bu bahaneyi de bu gece itibariyle dandik bir fotoşop emeğiyle çözmüş bulunuyorum.

Artık pek bir bahanem kalmadı, adam gibi oturup iki satır bişi yazmayı alışkanlık haline getirsem iyi olacak. Şu fani dünyada iki satır blogun, bir dikili ağacın kalması tasvip edilen bir durumdur efenim.


Bu gece erken yatarım uykumu alırım diyodum, saati yine 2 etmek üzereyim. Neyse, şimdi yatayım yarın erkenden kalkar aklıma gelen muzip, ilginç anektodları siz okuyucularlan paylaşmaya başlarım.