Asağıdaki yazıyı göndereli 2.5 sene olmus neredeyse. Yazı yazmanın aklıma geldiği yerde, yani yurtdışında bir hevesle yazmıştım diye hatırlıyorum. Antwerp'te Arass Hotel'in köri sosu kokulu odalarından birindeydim hatta.
Şimdi yine yurtdışında, yine aynı heves tuttu yakaladı. Ama bu sefer iyi direndim. Çeşitli bahaneler ve goygoylar sonucu 1-2 yıl erteledim blog tutmayı. En son bahanem, "şimdi bir blog yazacaksam o blogun güzel bir banner'i olması lazım" şeklindeydi. Bu bahaneyi de bu gece itibariyle dandik bir fotoşop emeğiyle çözmüş bulunuyorum.
Artık pek bir bahanem kalmadı, adam gibi oturup iki satır bişi yazmayı alışkanlık haline getirsem iyi olacak. Şu fani dünyada iki satır blogun, bir dikili ağacın kalması tasvip edilen bir durumdur efenim.
Bu gece erken yatarım uykumu alırım diyodum, saati yine 2 etmek üzereyim. Neyse, şimdi yatayım yarın erkenden kalkar aklıma gelen muzip, ilginç anektodları siz okuyucularlan paylaşmaya başlarım.
Şimdi yine yurtdışında, yine aynı heves tuttu yakaladı. Ama bu sefer iyi direndim. Çeşitli bahaneler ve goygoylar sonucu 1-2 yıl erteledim blog tutmayı. En son bahanem, "şimdi bir blog yazacaksam o blogun güzel bir banner'i olması lazım" şeklindeydi. Bu bahaneyi de bu gece itibariyle dandik bir fotoşop emeğiyle çözmüş bulunuyorum.
Artık pek bir bahanem kalmadı, adam gibi oturup iki satır bişi yazmayı alışkanlık haline getirsem iyi olacak. Şu fani dünyada iki satır blogun, bir dikili ağacın kalması tasvip edilen bir durumdur efenim.
Bu gece erken yatarım uykumu alırım diyodum, saati yine 2 etmek üzereyim. Neyse, şimdi yatayım yarın erkenden kalkar aklıma gelen muzip, ilginç anektodları siz okuyucularlan paylaşmaya başlarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder